4 Şubat 2012 Cumartesi

17.01.2012


Geçtiğimiz haftaki karlı ve soğuk hava hala devam ediyor. Ama etkisi biraz ağır oluyor bizim için. Rüveyda şifayı kapıyor.

Her zorluk yeni bir fırsat içeriyor ya, benim gibi mutfak becerisi makarnanın ötesine geçmeyen biri bu vesileyle tavuk sulu şehriye çorbası yapmayı öğrenebiliyor mesela...

16.01.2012


Bugün IIT'deki öğretim üyesi dostlarımızdan İmam Şamil Yetik Hoca konuğumuz. Kendisi doktora için A.B.D.ye gelip, sonrasında öğretim üyesi olmuş. Şu anda yardımcı doçent olarak görev yapıyor.

Rüveyda'nın güzel yemekleri eşliğinde kah Amerika'dan, kah Türkiye'den çok çeşitli konularda sohbet ediyoruz. Bu arada evimizdeki ilk Türk Kahvesi servisini İmam Şamil Hoca'ya yapıyoruz.

15.01.2012


Bugün dostlarımız Yeşim ve Özgür'ün oğulları Kenan Alp'in doğumgünü kutlamasındayız. Dostumuz Evrim de bizimle beraber.

Göçmen'ler büyük bir organizasyon yapmışlar biricik oğullarının doğumgünü için ve biz de bu vesileyle görüşme fırsatı bulamadığımız tanıdıklarımızla bir araya geliyoruz.

Çok güzel bir pasta hazırlanmış Kenan Alp için. Tatilde o kadar çok gördükten sonra Miki Fare'yi, bu güzel bir sürpriz oluyor bizim için.

Kenan Alp ise mumla ilgilenmeyip pastanın tadına bakmaya çalışıyor.

Servis yapılınca haklı olduğunu anlıyoruz. Görüntüsü kadar tadı da güzel pastanın. Yoksa sevdiklerimizle beraber yediğimiz için mi lezzetli geliyor bize...

Kızlar Yeşim'i aralarına alınca kaçırılmayacak bir poz çıkıyor ortaya.







Ama Kenan güzel kızların ilgisinden sıkılmışa benziyor.







Bense Nuri'nin kızı Selin'le uğraşıyorum bu arada. Fevkalade şeker birşey.

14.01.2012


Bugün çok sevdiğimiz bir dostumuza yemeğe davetliyiz. Evi bize yakın olduğu için kar ile temizlenmiş havanın tadını çıkararak yürüyoruz.


Sevtap, günün büyük kısmında çalışmış olmasına rağmen mutfaktaki becerisini konuşturmuş.

Öğleden sonra hazırlık yaparak tam teşekküllü bir sofra ile karşılıyor bizi.

Biz de Kenan Ağabey ve eşi Buket Hanım, Mehmet Ağabey ve eşi Şefika Hanım, Tahsin Ağabey ve eşi Emine Hanım ile beraber üzerimize düşeni yapıyoruz. Yemeklerin keyfini çıkarıp koyu bir sohbete dalıyoruz.

13.01.2012



Bugün dersimiz olmadığı için evde çalışıyoruz. Önceki günkü tipiden eser yok. Kar yağdığıyla kalıyor. Bizi korkuttukları adam boyu kar, hala çok uzaklarda.






Ama hava hala çok soğuk. Dalların üstü kar tutmuştu önceki gün. Onlarda bile bir erime belirtisi yok. Kar biraz daha buralarda olacak gibi görünüyor.




12.01.2012

Şikago'ya gelmeden önce çok araştırdık, soruşturduk.
Çok karlı, çok soğuk olduğuna dair çok uyarıldık. Ama bu seneye özgü olsa gerek, kar bir görünüyor, bir kayboluyor.







Ne kadar güzel olduğunu bildiğimizden seviniyoruz karı görünce. Sadece ihtiyaç duyulan detayları açık bırakırcasına her yeri örtüşü...





Ve arkasından gelen sessizlik, dinginlik. Aceleye, koşturmaya izin vermiyor. Gürültüye bile izin vermiyor, sesleri yutuveriyor hemen...

O yüzden bizim için keyif kaynağı kar. Atıyoruz kendimizi dışarı.








Yoğun bir şekilde yağıyor olsa da biz tadını çıkarmaya çalışıyoruz. Yüzümüze vuruşu bile keyif veriyor bize.




Sonra hemen oynamaya dalıyoruz. Kendimizi kaybediyoruz adeta.
Küçük Rüveyda, küçük Alper oluyoruz.


Bir süre sonra gerçek dünyaya dönüyoruz ama. Sorumluluklarımız var. Yapmamız gerekenler var. Çok işimiz var. Çok çalışmamız gerekiyor.

Akşam karanlığında kar ayrı güzel. Çalışırken ara sıra gözümüz dışarı kayıyor, mutlu oluyoruz.


11.01.2012


Bugün çok önem verdiğim derslerden birine giriyoruz: Yalın İnşaat (Lean Construction). İlk olarak Toyota'nın, çok uzun çalışmalar ile, adım adım geliştirdiği ve ardından tüm endüstrilerin uygulamaya çalıştığı "yalın" hareketinin inşaatta uygulanırlığını irdeleyen bir ders.

Türkiye'de konu ile ilgili seminerlere katılmış olduğumuz için biraz bilgimiz var. Ama bir dönem boyunca bunu çalışacak olmak çok heyecan verici. Çünkü bu yaklaşım, konusu ne olursa olsun her türlü üretime yepyeni bir bakış açısı getiriyor.

10.01.2012


Biraz geride kalmış olsa da bugün yine A.B.D'deki Noel ve yeni anlayışını paylaşmak istiyoruz. Büyük bir plazanın giriş holünden bu kareler.


Büyük küçük herkes için kutlanacak bir şey haline getiriliyor bu özel günler. Herkes için eğlence yaratılıyor. Bunları görünce çocuk olası geliyor insanın.



Metro ile eve gitmeye çalışırken ise ayrı bir sürprizle karşılaşıyoruz. Noel Baba kolaya kaçmış, kızağını metroya yüklemiş, öyle geziyor.






Arkasında ise içi de dışı kadar süslü olan ve özel müzikler yayımlanan vagonlar var. Noel ve yeni yıl her yerde.

09.01.2012


IIT'de yeni dönem başlıyor. Türkiye'deki iş konum olan Yapım Yönetimi (Construction Management) ile ilgili programa devam ediyorum.

Dönemin ilk haftası, ilk günü, ilk dersi. İlk ders için salon fazlasıyla dolu. Öğrenciler okulu özlemiş olmalı. Şaka bir yana, burada derslerin ele alınış şekli Türkiye'den çok farklı. Kaçırılan bir tek dersin bedeli çok ağır olabiliyor.

İlk ders planlama ve iş programları ile ilgili. Genel bilgi sahibi olduğum, üzerine kısa eğitimler aldığım konuya bu dönem tam olarak odaklanıyorum.

Planlama ve iş programları, proje ve yapım yönetiminin en önemli parçalarından biri. İşe başlamadan neyin ne zaman ve nasıl yapılacağına karar verip, sonra bu programı yürütebilme çabası. Başarı programı, planlamayı doğru yapıp, sonra doğru şekilde uygulayabilmekte.

08.01.2012

Bizim tatil anlayışımız dinlenmek kadar gezip görmek üzerine de olduğu için, genelde tatil dönüşlerinde yorgun oluyoruz. Özetle tatili hakettiğimiz dönemin yorgunluğunu, tatil yorgunluğu ve anılarla değiştiriyoruz.

Bu tatilde de farklı olmuyor. Ve yine alışık olduğumuz üzere, söz konusu tatil yorgunluğunu atamadan günlük tempomuza giriyoruz. Bu yüzden tatilden sonraki ilk Pazar gününün anlamı bir başkadır bizim için. Genel olarak hem dinlenmeye, hem de uzak kaldığımız ev rahatlığı ve düzeni ile hasret giderme ile geçiririz.

Bu Pazar da farklı olmuyor bizim için. Evde geçiriyoruz, evle geçiriyoruz.

07.01.2012


Özledik diyoruz ya şehrimizi, haftasonu olunca gezmeye vaktimiz oluyor ve kent merkezine atıyoruz kendimizi. Hem biraz hasret giderelim diyoruz, hem de daha gelmeden önce bizi uyardıkları Ocak ayı indirimlerine bir göz atalım diyoruz.

Sokaklar hala ışıl ışıl. Güzel olan şehir, bu süslemelerle daha bir güzel, canlı geliyor.

Ama asıl canlılık süslerde değil, kaldırımlarda. Bizi uyardıkları indirimler, Kasım ve Aralık'da şahit olduğumuz alışveriş çılgınlığını başka bir boyuta taşıyor. Sokaklar adım atılır gibi değil.

Mağazaların içi ise nefes alınır gibi değil. Rüveyda bir göz atmaya karar veriyor, bense kendimi zor atıyorum dışarı.

06.01.2012


Özlediğimiz kadar özlenmişiz de. Arkadaşlarımız evlerine davet ediyor bizi yemeğe. Evrim elleriyle yapıyor bize yemekleri.

Rüveyda, ben, Evrim ve Akın çok güzel bir yemek yiyoruz. Daha sonra yemekten daha tatlı bir sohbete dalıyoruz. Amerika'da Türk dostların kıymeti bir başka.

05.01.2012




Uzun tatilden sonra ev bomboş. Bu durumdaki buzdolabi için annem "Fare düşse kafası yarılır" der.
Biz farelere acıdığımız için dolaba birşeyler koymaya karar verip alışverişe çıkıyoruz.





Arkadaşımız Hilal de bizimle beraber. Onu bolca Türk ürününün satıldığı markete götürüyoruz.








Ben marketteki en zorlu görev olan alışveriş arabasını itmek ile uğraşırken onlar raflara göz gezdiriyorlar.






Zaruri ihtiyaçlar tamamlanınca sıra keyfe geliyor.
Kızlarımızın biri kahveci güzeli, diğeri çaycı güzeli.

04.01.2012

Uzun hikayeyi olabildiğince kısaltarak anlatacağım. Rüveyda'nın gelişinin kesinleşmesinden sonra benim de Şikago'ya geliş kararı almam, birçok değişkenin etkisiyle, uzun ve sancılı bir süreç sonunda oldu. Geliş kararını almamda en önemli paya sahip kişiler, sanırım kuzenim Belgin Ertam ve kocası Tolga oldu.
Şikago'ya gelişimizden sonra kendileriyle yaptığımız bir görüşmede "Artık bir parçanız Şikago'lu oldu. Orası da sizin memleketiniz" demişlerdi.
5 ay geride kaldı. Kolay, zor; acı, tatlı; eğlenceli, hüzünlü; sıcak, soğuk günler. Uğraşı, çaba, çalışma, sabahlama, kazanma, kaybetme...
5 ay sonra gerçekten bir parçamız Şikago'lu olmuş. 13 günlük uzaklaşmadan sonra çok özlemişiz şehrimizi, Şikago'muzu.
Bu vesileyle Belgin ve Tolga Ertam'a teşekkürlerimizi yolluyoruz.